Minik dostlarımız için farklı yazarlar tarafından yazılan kedi şiirleri bulunduğunu biliyor muydunuz? “Kedilerle de ne şiiri yahu?” demeyin, çok normal. Duyguları aktarabilmenin, dile getirmenin en güzel yöntemlerinden olan şiirler, içimizde oldukça büyük, anlamlı yer edebilmektedir.
Metin Altıok, “Acılarla Sorularla” adlı şiirinin bir kıtasında duygularını şöyle ifade etmiştir;
Neden kedi seven
bir insan
olduğumu
biliyorum da
Kedisiz ve sevgisiz
Getiriyorum
Yaşadığım günlerin
Yaprak döken sonunu?
Metin Altıok’un 8 dizeye sığdırdığı duyguları birçok anlam ifade edebilir. Anlaşılan duygular kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Kimi zaman bize anlamsız gelebilecek şiirler olsa dahi yazar tarafından yoğun duygularla yazılmış olabilir ve dolayısıyla bir şiir okurken empati kurarak okunmalı, o an yaşanmalıdır.
Anlaşıldığı üzere Metin Altıok kedi seven biri fakat bir kediye sahip değil. Kendisini “Neden bir kedim yok ki?” dercesine sorguluyor ve sanki bir kedisi olsa, zaman geçirse daha mutlu olacak gibi düşünüyor ama hala bir kediye sahip değil, neden acaba diye düşündürüyor. Kediler insanlara ilk izlenim olarak oldukça bakımı zor, yorucu gibi geliyor fakat iyi yanlarını, dostluklarını, sevimliliklerini ve sevgilerini kimse düşünmüyor. Bir şeyin kötü ya da zor yanını görmek çok kolaydır fakat her zaman iyi yönlerini de düşünmek gerektiğini unutmayalım.
Melih Cevdet Anday’ın “Kediler” adlı şiirini okuyalım;
Çocuklar uyanır geceleyin,
bir şey ararlar karanlıkta.
Uyanır kadınlar geceleyin,
Yüzük takarlar karanlıkta.
Geceleyin kediler uyanır,
Bize bakarlar karanlıkta.
Melih Cevdet bu şiirinde “Geceleyin kediler uyanır, bize bakarlar karanlıkta” dizeleriyle kedilerin sadık dostlarımız olduğunu ima etmiş olabilir hatta sahiplerini de direkt bir anne ya da baba gibi görebilmeleriyle muhtemelen geceleri de yanlarında istemeleri normal karşılanabilir. Yanlarında sizi görmek onları mutlu ediyor. Dolayısıyla siz de sevginizi eksik etmeyin, hissettirin ve ilgilenin minik dostlarınızla.
Bir de Nazım Hikmet’in “Masalların Masalı” adlı şiirini okuyalım ve bakalım güzel yüzlü şair, mavi gözlü dev lakaplarına sahip olan Nazım Hikmet kedilere olan duygularını nasıl ifade etmiş;
Su başında durmuşuz, çınarla ben. Suda suretimiz çıkıyor, çınarla benim. Suyun şavkı vuruyor bize, çınarla bana. Su başında durmuşuz, Su başında durmuşuz, Su başında durmuşuz, |
Suyun şavkı vuruyor bize, çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze. Su başında durmuşuz. Su başında durmuşuz. |
Nazım Hikmet bu şiirinde, hayatı bir çınar ve kedi ile beraber güneşin ve hayatın akışına değindiği düşünülebilir. Hayatta bir var oluş söz konusu. Var olunuyor, çevremiz oluşuyor ve dostlarımız yer ediniyor, dostlarımızı güzel bir kedi ile nitelendirmiş olması oldukça hoş. Bizim hayatımız dışında doğanın bir akışı söz konusu, günler güneşin doğması ve batmasıyla geçiyor ve bir gün ömrün biteceğine değiniyor. “Yanımızda olanlar gün geçtikçe birer birer eksilerek bizleri yalnız bırakacaklar” dercesine dizelerini ifade ediyor, belki de bu ifadelerle birbirimizin değerini bilmeyi, birbirimizi kırmadan, sevgiyi daha coşkulu yaşamamız gerektiğini ima etmiş olabilir. Ardından normal bir şekilde “Kedi uyukluyor, güneş sıcak, şükür yaşıyoruz.” dizeleriyle de hayat bir şekilde devam ediyor, yanımızda birileri olsa da olmasa da iyi kötü hayat devam ediyor gibi bir duygu söz konusu olabilir.
Hayatlarımızın değerini bilmeliyiz ve hayatlarımızı da başkasının hayatını kısıtlayarak, engel olarak yaşamamalıyız. Kedi dostlarımıza iyi davranmalı, onları zaman zaman özgür bırakmalı, ilgiden de mahrum etmemeliyiz. İlla kedi şiiri yazacak halimiz yok ya 😊